İlk durağımız Yeldeğirmeni Kültür Sanat Merkezi. Aslen kilise ve okul olarak kullanılmış binanın tarihi 1895 yılına dayanıyor. 2014 seneninden beri de mahallenin kültür merkezi. İçine girdiğinde vitraylarıyla insanı anında büyülemeyi başarıyor.
Çeşitli sergi ve konserlere ev sahipliği yapan merkezde 16 Ekim'e kadar gezebileceğin bir fotoğraf sergisine denk geldik. Boş İskemle isimli sergide yokluk ve yitiklik hislerine odaklanılmış.
Kültür merkezinde ay sonuna kadar farklı konserler de var. Programa mutlaka göz atmalısın.
İkinci durağımız mahallenin yenilerinden Farmyard Co. İç tasarımı ve dokusuyla sanki yıllardır Yeldeğirmeni'nde gibi hissettiren bir mekan. Ülkenin dört bir yanından özenle getirdiği doğal ürünleri ile çok güzel bir seçki sunuyor. Aynı zamanda sağlıklı, temiz içerikli bir kafesi ve çalışma alanı var. Grup toplantıları yapmak için birebir.
Yeldeğirmeni'nin olmazsa olmazı da nereden çıkacağı belli olmayan ve sizi büyüleyen muralları. Yaklaşık 15 farklı mural var. Biz en sevdiğimiz ikisini buraya bıraktık.
1. Lonac: Kırmızı Kuşak Sokak No.15
2. Fintan Magee: Nakil Sokak No. 17
Palegg yine kısmen yeni diyebileceğimiz mekanlardan birisi. Tam bir ekmek üstü şov. Kurucusu hem İskandinav hem Uzakdoğu mutfaklarında uzman, farklı tatları bir araya getiren birisi. Menüde vejeteryan seçeneği yazmasa da sipariş verirken belirtebiliyorsun.
Sanırım vintage bir dükkan önermeden gerçek mahalle turu yapılmaz. Albertina Vintage, uygun fiyatları ve rafine temiz seçkisiyle favorimiz. Hem erkek hem kadın seçkisi mevcut. Tabii vintage erkek reyonu = kadın reyonu.
Son durağımız ise Annapurna Cheesecake. Eski Yeldeğirmeni Sandviççisini hatırlayanlar burada mı? İşte o minicik dükkan bir cheesecake dükkanı oldu. Karşı hizasında ise oturma alanı var. Çikolatalı portakallı cheesecakei mutlaka ama mutlaka denemen gerekiyor bizden söylemesi!